Mesane kanseri hastalarının yüzde 85'inde görülen idrarda kan bulgusu halinde vakit kaybetmeden hekime başvurulması, erken tanı ve tedavi için önem taşıyor.
Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Sinan Sözen, mesane kanserinin Amerika Birleşik Devletlerinde tüm kanserler içinde erkeklerde dördüncü, kadınlarda sekizinci sıklıkta görüldüğünü ve hayati önem taşıyan ciddi bir hastalık olduğunu söyledi.
Türkiye'ye ait verilerde ise mesane kanserinin erkeklerde prostat kanserinden sonra en sık karşılaşılan tümör tiplerinden biri olduğunu ifade eden Sözen, mesane kanserinin bilinen en önemli risk faktörünün sigara olduğunu vurguladı. Sözen, mesane kanserlerinin erkeklerde yüzde 50'sinin, kadınlarda yüzde 23'ünün sigaradan kaynaklandığına dikkati çekerek, ''Mesane kanserlerinin yaklaşık yüzde 20'si mesleki karsinojenlere maruz kalma sonucu oluşmaktadır'' dedi.
Mesane tümörlerinin yüzde 90'dan fazla oranda değişici epitelyum hücreli olduğunu ve olguların yaklaşık yüzde 60'ının düşük dereceli ve derin katmanlara ilerlememiş tümörleri kapsadığını belirten Sözen, kapalı endoskopik cerrahi uygulanan tümörlerin önemli bir bölümünün zaman içerisinde tekrarlama eğilimi gösterdiğini söyledi.
Sözen, bununla beraber derin katmanlara ilerlememiş tümör tanısı alan hastaların yüzde 10 kadar küçük bir bölümününde kanserin, derin dokuları etkileyebildiğini veya metastatik yapı kazanarak ilerleyebildiğini bildirdi.
ERKEN TANI, TEDAVİDE BAŞARI GETİRİYOR
Mesane kanserlerine erken tanı konulması halinde tedaviden başarı sonuçlar elde edilebildiğini dile getiren Sözen, idrardan kan gelmesinin mesane kanserinde çok önemli bir bulgu olduğunu kaydetti. Sözen, hastaların yüzde 85'inde idrardan kan geldiğini belirterek, bu durumda hastanın mutlaka vakit kaybetmeden hekime başvurması gerektiği uyarısında bulundu.
İdrardan kan gelmesinin sürekli değil aralıklı olabildiğine de dikkati çeken Sözen, mesane kanserinin tanısında altın standardın mesanenin endoskopik olarak muayene edilmesi olarak tanımlanan ''sistoskopi'' olduğunu belirtti. Sözen, bu yöntemin hastalığın izleminde de sık olarak uygulandığını söyledi.
Mesanenin yüzeysel tümörlerinin, farklı biyolojik davranışa sahip tümörlerin birlikte bulunduğu çok heterojen bir grup olduğunu belirten Sözen, ''Mesane tümörlerinde kapalı endoskopik cerrahi olan Transüretral Rezeksiyon (TUR-M), tüm tümörlerde başlangıç tedavisidir. Ancak TUR-M sonrası tümörün tekrarlama oranı yüzde 50-80; derin dokulara ilerleme oranı ise yüzde 0-25 arasında değişmektedir'' dedi.
Sözen, TUR-M sonrası uygulanan mesanenin içine ilaç verilerek yapılan tedavi ile mevcut hastalığın ortadan kaldırılması, tekrarlaması ve derin dokulara ilerlemesinin önlenmesinin amaçlandığını bildirdi. Düşük riskli, derin katmanlara ilerlememiş mesane kanserlerinde sistoskopi ile izlem yapıldığını anlatan Sözen, kas dokusuna ilerlememiş yüksek riskli mesane kanserlerinde ise çok daha yakın izlem yapılması gerektiğini vurguladı.
Sözen, erken tanı için toplum taramaları ve riskli grupların taramaların yapılıp yapılmaması ve yapılacak ise hangi yöntemin tercih edilmesi konusunda, ileri düzeyde çalışma yapılması gerektiğini dile getirerek, hastalığı evrelenmesinin de etkin bir tedavide çok önemli bir faktör olduğunu belirtti.
''KAS TABAKASINA İLERLEMİŞ TÜMÖR, ÖLÜM NEDENİ OLABİLİR''
Tümörün mesanenin kas tabakasına ilerlemesinin ölüme neden olabildiğine dikkati çeken Sözen, mesane kanserli hastaların yaklaşık yüzde 20'sinin ilk tanıda bu şekilde olduğunu söyledi.
Sözen, günümüzde bu hastalığın tedavisinde mesanenin çevre dokularla birlikte çıkartılması olan ''radikal sistektomi'' uygulandığını belirterek hem erkek hem de kadınlarda uygun hasta grubunda idrar kanalının korunup yeni mesane yapılması ve idrar kanalına bağlanması yönteminin güvenli olarak yapılabildiğini dile getirdi.
İleri evre ve metastatik mesane kanserlerinde ise sistemik kemoterapi tedavi protokolünün uygulandığını anlatan Sözen, ''Bugün için bazı metastatik mesane kanserli hastalarda uzun süreli sağ kalım sağlayabilen tedavi yöntemi sistemik kemoterapidir'' dedi.
.