(Editörün Notu: Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül tarafından himaye edilen "Diyabeti Durduralım" projesinin tanıtım etkinliğinde, Sn. Hayrünnisa Gül'ün yaptığı konuşmanın metnini sizlerle paylaşmaktan kıvanç duyuyoruz.)
Diyabet, yalnızca bizlerin değil, gelecek nesillerin de sağlığını tehdit eden en önemli hastalıklardan biri.
Modern çağın getirdiği hayat tarzıyla birlikte beslenme alışkanlıklarımızın değişmesi ve hazır gıda tüketiminin artması, çağın hastalığı olarak adlandırılan obeziteye ve başta diyabet olmak üzere pek çok kronik hastalığa sebep oluyor.
Bugün, yediğimiz her şeyden korkar hale geldik. Bırakın işlenmiş gıdaları; bir meyveyi, bir sebzeyi bile çocuklarımıza yedirirken "Acaba hormonlu mu, genetiğiyle oynanmış mı?" diye endişe ediyoruz.
Bizim neslimiz bu konuda daha şanslıydı, bizler doğal ürünlerle büyüdük. Çocukluğunda o lezzetleri tadan birçok kişinin şu anda bile içinden "Ahh nerede o eski mis kokulu domatesler, üzerinde toprak kokan taze sebzeler, meyveler," dediğini duyar gibiyim.
Maalesef artık birçok ürünün tohumlarını bile bulamıyoruz. Oysa yöresel tohumlarımız ve ürünlerimiz ülkemizin kimliğidir, mirasıdır. Onları özenle korumamız gerektiğine inanıyorum. Gelecek kuşaklar bu tatları hiç tadamayacaklar diye üzülüyorum.
"İnsan ne yerse odur" diye bir söz vardır. Bugün Karadeniz'in, Ege'nin, Akdeniz'in, Anadolu'nun birçok yerine gittiğinizde yüz yaşına gelmiş ama son derece sağlıklı dedelerimizi, ninelerimizi görürsünüz. Anlattıkları hikayeleri dinlerken de halen nasıl bu kadar dinç kaldıklarına şaşırırsınız. Çocukların da al al olmuş yanaklarından sağlık fışkırır adeta. Hepsinin sırrı, doğal beslenmeleri…
Eskiden köyden, kasabadan büyük şehirlere göç yaşanırdı. Bugün artık, belki de bu özlemle, tersine göç başladı.
Şehir hayatının gerçekleri farklı elbette... Herkes köye dönemeyeceğine göre, şehirlerde de çocuklarımızın toprakla, doğayla iç içe büyümelerine imkan sağlamalıyız. Küçük bir hobi bahçesinde, hatta balkonda bir saksıda bile olsa kendi yetiştirdiği biberle, domatesle yapılmış bir yemeğe hangi çocuk dayanabilir, "Ben sebze yemem," diyebilir ki...
Bu ülkenin insanları olarak bizler çok şanslıyız aslında. Hem her türlü ürünün yetiştirildiği topraklarda yaşıyoruz, hem de dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahibiz.
Büyüklerimizden bizlere miras kalan zengin yemek kültürümüzü, fast food'un cazibesine kapılan genç kuşaklara aktararak yeniden canlandırmalıyız. Babaanne, anneanne yemeklerini onlar için özlem olmaktan çıkarmalıyız.
Ayrıca, yeni nesilleri hazır gıdadan mümkün olduğu kadar uzak tutmak adına, çocuklarımıza yemek yapmayı öğretmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Çocukları uzakta yaşayan bir anne olarak bunu kendi hayatımdan da biliyorum. Oğullarım kendi yemeklerini yapmalarına rağmen "Keşke daha çok yemek çeşidi öğrenseydik" diyorlar.
Sözlerime son verirken, sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ancak bu şekilde hem kendimizi hem de çocuklarımızı obezite ve diyabet kıskacından kurtarabiliriz.
Bu yolda atılması gereken ilk adım da, insanları bilinçlendirmek….
Bu nedenle, "Diyabeti Durduralım" projesinin çok önemli olduğunu düşünüyor ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.