Sigortalılık başlangıcı kişinin emekliliği açısından çok büyük önem arz etmektedir. Özellikle de kişinin ilk defa sigortalı olduğu çalışma çok önemlidir. Kişinin, emeklilik için gereken yaş, sigortalılık süresi, prim gün sayısı vb. ilk sigortalılık tarihine göre hesaplanmaktadır. Bunun yanında ilk sigorta giriş tarihinin kişinin emeklilikte dikkate alınacak yaşın belirlenmesinde de önemi bulunmaktadır.
SİGORTA GİRİŞİNDEN SONRAKİ YAŞ DÜZELTME DURUMUNDA EMEKLİLİKTE DÜZELTİLEN YAŞ MI DİKKATE ALINIR?
5510 sayılı Kanununun konuya ilişkin düzenleme içeren maddesinde ilk defa çalışmaya başlanan tarihten sonraki yaş düzeltmelerinin dikkate alınmayacağı açıkça ortaya konulmuştur. Bu nedenle her ne kadar kişi, yargı kararı ile yaşını düzeltmiş olsa da ilgili karar sigorta girişinden sonra verilmişse bu durumda mahkeme kararıyla kabul edilen yaş emeklilikte dikkate alınmayacaktır. Bu maddenin Anayasaya aykırı olmadığı Anayasa Mahkemesince kabul edilmiştir. Sigorta girişinden sonraki yaş düzeltmelerinin dikkate alınmayacağına ilişkin düzenlemeler açık nitelikte olup, ilgili düzenlemeye uygun olarak SGK tarafından yapılan işlemlerin Anayasa`nın 138 inci maddesine de aykırılık taşımadığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca da ortaya konulmuştur. Kanuni düzenleme ve uygulama bu yönde olsa da kanaatimizce de bu düzenleme Anayasaya aykırı olduğu gibi Anayasada yer alan sosyal güvenlik hakkını da kısıtlar niteliktedir. Ülkemizde önceki dönemlerde nüfusa kişilerin geç kayıt edilmelerinin yaygın olduğu da düşünüldüğünde bu durumdaki birçok kişiyi mağdur eder nitelikte böyle bir düzenleme yapılması kanaatimizce haksız niteliktedir. Kaldı ki bu kişiler, ilgili yaş düzeltmeyi denetim kapsamında olan bir mahkeme kararıyla almaktadır. Dolayısıyla ilgili yaş düzeltme, kanaatimizce kötüye kullanmaya açık nitelikte değildir.
YAŞ DÜZELTME KARARININ VERİLDİĞİ TARİH Mİ, YOKSA İLGİLİ KARARIN KESİNLEŞME TARİHİNE Mİ BAKILIR?
Burada yaş düzeltme kararının kesinleşme tarihine bakılır. Yaş düzeltme kararı ve ilgili kararın kesinleşme tarihi arasında 23 yıl gibi uzun ya da 2 ay gibi kısa bir süre de geçmiş olabilir. Bu durumlarda da yine kararın kesinleşme tarihine bakılır.
Kararın kesinleşme tarihine bakılacağı gerek 6100 sayılı HMK`nın 367/2 inci maddesinde ve gerekse de SGK`nın 2013/11 sayılı Genelgesinde de belirtilmiştir.
MADDİ HATA KAPSAMINDAKİ YAŞ DÜZELTMELERİ DE EMEKLİLİKTE DİKKATE ALINMAZ MI?
Maddi hata kapsamındaki yaş düzeltmeleri sigorta girişinden önce ya da sonra yapılsa da emeklilikte dikkate alınacaktır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 38 inci maddesinde, aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu halde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtlar maddi hata kapsamında değerlendirilmekte, bu tür maddi hatalar Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltilmekte veya tamamlanmakta olup nüfus kütüğüne hatalı veya eksik tescil edilen kayıtlarla ilgili düzeltmeler mahkemeye gerek kalmaksızın Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltilebilmektedir. Bu hususların belgelenmesi halinde kayıt düzetilmesi Kanunun 57 nci maddesine aykırı düşmediğinden düzeltilmiş yaş dikkate alınarak işlem yapılacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konuya ilişkin vermiş olduğu bir kararda, çıkan yangında Nüfus Müdürlüğündeki kayıtların yanması ve gerçek doğum tarihine ilişkin kayıtlar(evlenme cüzdanındaki, işe giriş bildirgesindeki ve sigortalı karnesindeki gerçek doğum tarihine ilişkin kayıtlar vb.) ile açılan davada yaşın düzeltilmesi durumunda, yaş düzeltme sigorta giriş tarihinden sonra olsa da emeklilikte yaş düzeltme davasında tespit edilen yaşın dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
SADECE KISA VADELİ SİGORTA KOLLARINA TABİ SİGORTA GİRİŞİNDEN SONRAKİ YAŞ DÜZELTMESİ EMEKLİLİKTE DİKKATE ALINIR MI?
Kısa vadeli sigorta kolları; iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortası kollarını kapsamaktadır. Örneğin; çıraklar, stajyerler vb. kısa vadeli sigorta kollarına tabi(hatta bunların da bir kısmına tabidirler) sigortalılardır. Emeklilikte dikkate alınan sigorta kolları ise uzun vadeli sigorta kollarıdır(Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası kolları). İşte sadece kısa vadeli sigorta kolları kapsamında olacak şekilde çalışmaya(çıraklık, stajyerlik vb.) başlayıp da bu çalışmadan sonra; ancak ilk defa uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmadan önce yaş düzeltme kararı alınması durumunda kararda kabul edilen yaş emeklilikte dikkate alınır.
Av. Erdoğan KAYA
www.gurselavukatlik.com
5510 s. “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu”
5510 s. Kanun “Yaş” başlıklı madde 57.
5510 s. Kanun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu Kanunun yürürlüğünden önce uygulamada olan Kanunların uygulanmasında aynı durum söz konusudur. İlgili husus 5510 s. Kanunun 57 inci maddesinde belirtildiği gibi konuya ilişkin düzenleme içeren 2011/58 s. SGK Genelgesinin “3.1. Sigortalı emeklilik işlemlerinde yaş kavramı ve uygulaması” başlıklı kısmında da belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin vermiş olduğu kararda; “Nesnel ve sürekli kurallarla sağlam ve sağlıklı temellere oturtulmayan bir sosyal güvenlik kuruluşunun mahkeme kararları ile alınan yaş düzeltmeleri sonucu ortaya çıkan erken emeklilik gibi nedenlerle aktüeryal dengesinin bozulması, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülemez bir duruma gelmesine sebep olabilir.
Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi olarak çalışılmaya başlanıldığı tarihteki nüfus kütüğünde kayıtlı olduğu doğum tarihinin esas alınmasını öngören itiraz konusu kuralın sosyal güvenlik sisteminin bir takım aksaklıklara yol açmadan sürdürülmesi amacına yönelik olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Burada yargı kararı hukuksal olarak değerini ve geçerliliğini korumakta, sadece emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır.
Öte yandan, yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi önlenmiştir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.” denilmiştir(2008/64 E. , 2008/129 K. sayılı ve 22.07.2008 tarihli kararı).
Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi olarak çalışılmaya başlanıldığı tarihteki nüfus kütüğünde kayıtlı olduğu doğum tarihinin esas alınmasını öngören itiraz konusu kuralın sosyal güvenlik sisteminin bir takım aksaklıklara yol açmadan sürdürülmesi amacına yönelik olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Burada yargı kararı hukuksal olarak değerini ve geçerliliğini korumakta, sadece emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır.
Öte yandan, yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi önlenmiştir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.” denilmiştir(2008/64 E. , 2008/129 K. sayılı ve 22.07.2008 tarihli kararı).
Anayasanın 138/4 üncü maddesinde; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmiştir.
Yargıtay HGK`nın konuya ilişkin vermiş olduğu kararda; “Her ne kadar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 138/4 maddesi "yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükmü gereğince mahkeme kararlarına uyulması anayasal bir zorunluluk ise de; davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 120/2. maddesi, sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde, kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirtmiştir. Gerçekten anılan maddede çok açık olarak "yaşlılık, ölüm ve maluliyet sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında; sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağı" hükme bağlanmıştır. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden çok sonra yapılan yaş düzeltilmesinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim, bu husus 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası'nın 66. maddesinde de hükme bağlanmış olup, Emekli Sandığı Yasasında da anılan maddeye paralel hükümler yer almaktadır. Elbette ki, kesinleşmiş bir yargı kararının bu özel düzenleme dışındaki uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.” denilmiştir(2002/21-761 E. , 2002/777 K. sayılı ve 09.10.2002 tarihli)
Yargıtay HGK`nın konuya ilişkin vermiş olduğu kararda; “Somut olayda, davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na ilk defa 23.04.1980 tarihinde tescil edilmiş, yaş tashihi kararı ise 10.09.1975 tarihinde verilmiş ise de 02.09.1998 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkeme kararlarının kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracağı tartışmasızdır. Bu durumda yukarıda belirlenen esaslar nazara alındığında, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı tabiidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. ” denilmiştir(2010/21-194 E. , 2010/219 K. sayılı ve 14.04.2010 tarihli kararı).
Yargıtay 21. H.D.`nin konuya ilişkin vermiş olduğu kararda; “Somut olayda; davacının 20/03/1986 tarihinde sigortalılığının başladığı, doğum tarihinin sonradan 13/05/1986 kesinleşme tarihli yaş tashihi kararı ile 17/01/1966 olarak düzeltilmesine karar verildiği anlaşıldığından 506 sayılı yasanın 120/2 maddesi dikkate alındığında, yaş tashihinin yapılmış olması sonuca etkili olmayıp, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı ortadadır. ” (2015/14035 E. , 2016/6149 K. sayılı ve 07.04.2016 tarihli kararı)
2013/11 sayılı Genelgenin “Yaş Düzeltmeleri” başlıklı bölümüne 2016/20 sayılı Genelge ile eklenen paragrafta bu durum açıkça belirtilmiştir. Buna göre; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 367 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği hükmü bulunduğundan yaş düzeltmelerinde mahkeme karar tarihi değil kesinleşme tarihi dikkate alınacaktır. ” denilmiştir.
2013/11 sayılı Genelgeye 2015/19 sayılı Genelge ile eklenen paragraf.
Yargıtay HGK`nın konuya ilişkin vermiş olduğu kararda; “…Tüm yasal düzenlemeler ışığında eldeki davaya sunulan Kadıköy Asliye 6. Hukuk Mahkemesi'nin 27.01.2003 tarih ve 1927-53 sayılı ilamı incelendiğinde; davacı C.Ü.ün 18.11.2002 tarihli dava dilekçesi ile, 1956 yılında Gerze'de çıkan yangında Nüfus Müdürlüğü'ndeki evrakların yandığı, oysa gerçek doğum tarihinin 28.6.1954 olduğu iddiasını ileri sürerek dava açtığı ve sonuçta 1955 olarak yazılı bulunan doğum tarihinin iptal edildiği gerçek doğum tarihinin (28.6.1954) yazılmasını istediği ve mahkemece de davanın kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 21.02.2003 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. … Nüfus kayıtlarının yapılandırılmasında yersel yazım yapıldığına göre, dayanak kayıtların yanması nedeniyle, davacının gerçek doğum tarihinin ortaya çıkarılması gerektiği açıktır. Davacının, gerek açmış olduğu tashih davasına gerekse eldeki davaya sunduğu belgeler incelendiğinde; <Evlenme Cüzdanı> fotokopisinde; 14.6.1973 tarihli sigortalı işe ilk giriş bildirgesinde ve 30.11.1979 tarihli sigortalı karnesinde doğum tarihinin 1954 olarak yazılı olduğu, 06.05.1967 tarihli ilkokul diploması ve diploma defterinde ise doğum tarihinin 28.06.1954 olarak yazılı bulunduğu ve tüm bu kayıtların düzeltilen yaşı doğruladığı anlaşılmaktadır.
Kadıköy Asliye 6. Hukuk Mahkemesi'nin 27.01.2003 tarih ve 1927 E. 53 K. sayılı davasında da aynı belgeler göz önünde bulundurularak yaşı ile ilgili gerçek kayıtlar esas alınıp kayıt düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu ilama konu dava, davacının gerçek kayıtlar esas alınıp kayıt düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir.
Bu ilama konu dava, davacının gerçek yaşının kayda yansıtılması ile ilgilidir. Yoksa nüfusa asıl doğum günü yazılmayıp da küçük veya büyük yazılan kişi tarafından açılan doğum gününün düzeltilmesi sonucunu doğuran klasik yaş tashihi davası değildir. Mevcut yaşı düzeltilmemiştir. (Hasan Özkan Asliye Hukuk Davaları ve Tatbikatı Kitabı, Yaş Düzeltilmesi Davaları syf. 75) Verilen karar yaş tashihi ile ilgili olmayıp, kayıt tashihi ile ilgilidir.
Buna göre, ortada 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 120. maddesi kapsamında bir yaş tashihi bulunmamaktadır. O halde yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili emeklilik koşullarının oluşmasında mahkemece de tespit edilen bu yaşın dikkate alınmasında bir isabetsizlik yoktur.” (2008/10-784 E. , 2008/768 K. sayılı ve 24.12.2008 tarihli kararı)
Kadıköy Asliye 6. Hukuk Mahkemesi'nin 27.01.2003 tarih ve 1927 E. 53 K. sayılı davasında da aynı belgeler göz önünde bulundurularak yaşı ile ilgili gerçek kayıtlar esas alınıp kayıt düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu ilama konu dava, davacının gerçek kayıtlar esas alınıp kayıt düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir.
Bu ilama konu dava, davacının gerçek yaşının kayda yansıtılması ile ilgilidir. Yoksa nüfusa asıl doğum günü yazılmayıp da küçük veya büyük yazılan kişi tarafından açılan doğum gününün düzeltilmesi sonucunu doğuran klasik yaş tashihi davası değildir. Mevcut yaşı düzeltilmemiştir. (Hasan Özkan Asliye Hukuk Davaları ve Tatbikatı Kitabı, Yaş Düzeltilmesi Davaları syf. 75) Verilen karar yaş tashihi ile ilgili olmayıp, kayıt tashihi ile ilgilidir.
Buna göre, ortada 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 120. maddesi kapsamında bir yaş tashihi bulunmamaktadır. O halde yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili emeklilik koşullarının oluşmasında mahkemece de tespit edilen bu yaşın dikkate alınmasında bir isabetsizlik yoktur.” (2008/10-784 E. , 2008/768 K. sayılı ve 24.12.2008 tarihli kararı)
5510 s. Kanun madde 3.
5510 s. Kanun madde 5.
5510 s. Kanun madde 3.
2013/11 sayılı Genelgeye 2015/19 sayılı Genelge ile eklenen örnek olayda; “Örnek 2- 2/11/1981 ve 15/3/1985 tarihlerinde işe giriş bildirgesi verilen sigortalının 2/11/1981 tarihinde uzun vadeli sigorta kolları yönünden prim ödenmediği tespit edilmiştir. Sigortalı 7/4/1968 olan doğum tarihini 4/3/1983 tarihli mahkeme kararı ile 7/4/1963 olarak düzelttirmiş olup 2/11/1981 tarihi ile yaş düzeltmesinin yapıldığı 4/3/1983 tarihi arasında uzun vade sigorta kolları yönünden prim ödenmediğinden sigortalının tescil kaydı düzeltilecek uzun vade sigorta kollarından sağlanan yardımlarda 7/4/1963 olarak dikkate alınacaktır. ” denilmiştir.